Sn. Sungur Savran, Stalingrad zaferinin yıl dönümünde yaptığı bir paylaşımla Stalin tartışmalarının fitilini ateşledi. Sn. Savran'ın Dr. Hikmet Kıvılcımlı'nın anıları üzerinden aktardığı argümanı, Stalinist bir komutan olarak bilinen Jukov'un dahi Stalin'i eleştirdiğiydi.
Savran, paylaşımında "Stalingrad başka Stalin başka! Ben bu kez yalnızca Doktor Hikmet'in yalancısı olayım. 1971 günlüklerinde şöyle yazıyor: ‘Mareşal Jukof’un Savaş Anılarını okuyunca insanın tüyleri diken diken oluyor.’ (Mareşal Jukof Stalingrad'ı savunan komutan) Devamını okumazlık etmeyin sakın" ifadelerini kullandı:
Tamamını buradan okuyabilirsiniz:


Sosyal medyada cereyan eden bu tartışmaya ben de küçük bir ek yapmak isterim. Baştan belirtmem lazım ki, bu eki Stalin’i, Dr. Hikmet Kıvılcımlı’yı ya da Troçki’yi tartışmak adına yapmıyorum.
Doktor'un böyle bir aktarımda bulunması, konuyla ilgili yanlış ya da manipüle edilmiş bir kaynağı okumasından ileri geliyor olabilir.
Jukov'un anılarını okudum. Stalin ile teknik meselelere ilişkin bazı anlaşmazlıklarını aktarıyor ancak anıların tamamında bunlara ilişkin iddia edildiği türde bir analiz yapıldığını görmedim.1
Yani, söz konusu aktarımlar, örneğin "Stalin'e bunun imkansızlığını anlattım ancak yine de söz konusu kararında diretti" benzeri notlardan öteye geçmiyor.
Hatta, Jukov anılarında Stalin'le yaşadığı çok sayıda anekdotu (oğlunun esareti konusundaki duygusal anlar dahil) paylaşıyor ve sürekli övgüyle bahsediyor.
Anılarda Stalin'in komutanlığı ve liderliğine yönelttiği övgülerden en net olanlarından birini aktarıyorum. Bu, Stalingrad'dan ve Stalin’in askeri yeteneklerinden bahsedildiği için önemli bir anekdot:
"Stalin, cephe operasyonlarını organize etme tekniğinde ustalaştı ve karmaşık stratejik soruları iyice anlayarak çözülmelerine ustaca rehberlik etti. Stalingrad'dan başlayarak, başkomutan olarak yeteneğini gösterdi.
Stalin silahlı mücadeleye bir bütün olarak rehberlik ederken, ona doğal zekası ve derin sezgisi yardım etti.
Düşmana karşı harekatı organize etmek ve büyük bir taarruz operasyonu yürütmek için stratejik ana halkayı kavrama becerisine sahipti.
Kesinlikle değerli bir komutandı.
Tabii ki, Stalin'in, bir cephenin düzgün bir operasyon hazırlamak için birliklerin ve tüm komuta kademelerinin titizlikle uğraşması gereken tüm ayrıntılar hakkında bilgisi yoktu.
Bu illa bilmesi gereken bir şey de değildi."2
1) Stalin-Jukov özelinde, 'anıyı okuyup aktaran kişi' olarak bu ifadelerinin Doktor'u ve temsil ettiği çizgiyi mahkum edebilecek bir işleve sahip olmadığı aşikar.
2) Doktor'un ilgili yazısının konusu zaten Jukov'un anıları değil. Yani başka bir konuda, neredeyse 'laf arasında' aktarılan bu anekdot dolayısıyla Troçkizmin zaferine konan bir tuğla işlevine de sahip değil gibi görünüyor, en başta zaten Jukov'a atfedilen söz konusu iddialar şaibeli.
Jukov, savaşta mareşal rütbesine layık görülen ilk kişiydi ve Büyük Anayurt Savaşı'nı dört kez Sovyetler Birliği Kahramanı olarak bitirdi.
Hem ülke içinde, hem de dünya çapında tanınan, güçlü bir figürdü. Ancak, bırakın söz konusu iddiaları, Jukov savaştan sonra kendisine yöneltilen acımasız ithamlarla bizzat Stalin tarafından tasfiye edilmesine rağmen her seferinde özeleştiri verdi.
Kendisine yöneltilen 'Sovyet önderliğine yönelik hakaretler etti' iddiaları ise hiçbir zaman kanıtlanamadı. Jukov'un tasfiyesi askeri değil, daha çok siyaseten, parti önderliğinden uzaklaştırılması zemininde yaşanmıştı.
Öte yandan, konu Stalingrad zaferiyse, tartışma Jukov'un tasfiye edilmesi süreci ve bu süreçte öne sürülen iddialara ilişkin yürütülebilirdi. Ancak görüldüğü üzere, konu bir Türk komünist önderin okuduğu söylenen bir anekdot üzerinden şekillendi.
Kıvılcımlı’nın aktardığı anıyı tam olarak hangi eserden okuduğu bilinmiyor.
Jukov’a atfedilen Stalin eleştirileri ise, Batı medyasının varlığından bahsettiği haberler dışında bilinmiyor.3 Bu haberlerde var olduğu iddia edilen eleştiriler de, yine Doktor'un okuduğunu söylediklerinden farklı.
Dolayısıyla, Sn. Savran’ın başlattığı tartışmanın, var olup olmadığı bile tartışmalı bazı aktarımlar üzerinden yürütüldüğü görülüyor.
Benim de yanılma payımı göz önünde bulundurarak, konuyla ilgili Jukov’un ilgili analizleri yaptığını gösteren bir belge paylaşan olursa çok sevinirim.
https://archive.org/stream/in.ernet.dli.2015.110648/2015.110648.The-Memoirs-Of-Marshal-Zhukov_djvu.txt
New York Times, 1989 tarihli bir haberinde Rus Pravda’nın bu eleştirileri yayınladığını söylüyor ancak Pravda’nın ilgili sayısında böyle bir aktarım yok. Habere göre, Jukov’un kızı Mariya, Pravda’ya yaptığı açıklamada babasının anılarının önemli kısımlarının ‘saklandığını’ iddia etmiş. Bu saklanan kısımlara ilişkin ise herhangi bir belge yok. https://www.nytimes.com/1989/01/21/world/soviets-print-excerpts-of-attack-by-zhukov-on-stalin-s-war-role.html
Kıvılcımlı dönemin Stalinist ideolojik hegemonyası nedeniyle Stalin politikası ile ters düşen bir söylem üretmedi genel olarak. Yani biçimsel açıdan bakıldığında Kıvılcımlı'ya bir Stalinist denilebilir. Ancak Kıvılcımlı politik yaklaşımıyla ve tüm teorik üretimiyle bir anti-Stalinist idi. Örneğin "Yol" serisindeki "Geç Kalmışlık" bölümü Troçki'nin eşitsiz ve bileşik gelişim yasası olarak formüle ettiği şeyden başkası değildi; bir Marksist yasanın farklı kavramlarla ifade edilmesiydi.
Öte yandan Kıvılcımlı'nın savunduğu politik program Lenin'in devrimci demokratik programıydı; resmi Stalinist anlayışla ilişkisi olmayan bambaşka bir programı öneriyordu. Ki bu yüzden TKP'den tasfiye edildi.
Önemli olan bu fiili farklar ve niteliklerdir. Kıvılcımlı'nın Stalin'e yönelik yaklaşımını çözümlemek için öyle küçük anektodlara filan ihtiyaç yok. Kıvılcımlı'nın tüm külliyatı, getirdiği tüm politik yaklaşım Stalinizm'le ters düşmüşlüğüne ve Stalinizm karşıtlığına şahittir.
Birol