Linç: Çavuşesku meselesine kısa bir giriş
(NOT: Çavuşesku dönemi ve sosyalist Romanya’ya ilişkin yalan haberleri konu eden bu yazı, gelen iddialara göre güncellenmeye devam edecek.)
Sosyalist Romanya’nın lideri Çavuşesku ile eşinin idam edilmesini anmak her sene olduğu gibi bu sene de tepkilerle karşılanıyor. “Çavuşesku da anmazsın”, “Bu gözler Çavuşesku anıldığını gördü” gibi genel geçer tepkilerin yanında, Çavuşesku’nun ölümüne giden süreçte uygulanan yoğun dezenformasyonun 30 yıldan fazla bir süredir hala geçerli olduğunu görmüş olduk.
Tabii bu durum, Romanya’dan Yugoslavya’ya, Sovyetler’den Suriye’ye, Libya’ya, Kore’ye uzanan geniş ve tarihsel bir medya manipülasyonunun sonucu. ‘Çavuşesku anıldığını da gören’ gözler, keşke okuma ve araştırma yetisine de sahip olsalardı.
Sosyalist Romanya’nın yıkılışına giden süreç uzun bir çalışma konusu. Bu konuda yapılmış önemli çalışmalar da var, paylaşacağım. Ancak, bu kısa yazıda bana verilen yanıtların birkaçı üzerinden bir inceleme yapmak istiyorum. Romanya’da o dönemde ne olduğunu ise ayrıntılı bir yazıyla ayrıca anlatmayı düşünüyorum.
Her şeyden önce, Romanya’daki sürecin adı ‘faşist-askeri darbe’. Ve baştan söyleyelim, Çavuşesku ile ilgili medyada öne çıkan ve bugün dahi hatırlanan iddiaların neredeyse hepsi yalanlandı. Ancak bütün bunların hiçbir önemi yok. Başta söylediğimiz gibi, genel bir okuma-araştırma eksikliğinin var olduğu koşullarda, olgular değil, ‘tepkiler’ ve o tepkilere gelen alkışlar belirleyici.
Bakalım, Çavuşesku ile ilgili iddiaların hangileri doğru, hangileri yanlış…
‘Milky’ isimli bir kullanıcı, paylaşımıma şu yorumları yapmış:
“Fotoda dimdik duran kimseyi görmüyorum, halkı açlıktan sefaletten kırılırken altın klozete sıçan iki adet o**** ç**** görüyorum…”, “Okulda çocukların hata yapmasını engellemek için bebeklere bile dolma kalem kullandıran bir çift ruh hastası görüyorum…”

Yine bir başka kullanıcı, bu ‘saray’ iddialarını hatırlatarak şunları söylemiş:
“Yani şimdi sen, halkı sefalet içinde yaşarken kendisine bu 1100 odalı sarayı yaptıran adamı mı savunuyorsun? Yine 1100 odalı bir benzeri de Beştepe'de, ona da methiyeler düzüyorsundur kesin!!”


Çavuşesku’nun sarayı
Dolma kalem örneği nereden gelmiş, şahsen ben bulamadım. Bu arada, bu kullanıcı ailesinin önemli bir kısmının hala Romanya’da olduğunu söylemiş ve iddialarını da kişisel tanıklıklara dayandırmış. Benim de ailemin bir kısmı Romanya’da, ancak Romanya’da akrabaya sahip olmak belirleyici mi? Olayların tam tersini anlatan bir sürü Romanyalı da var. Bu dolma kalem iddiasının ise hiçbir somut karşılığı yok. Muhtemelen, o dönem yayılan yalan haberlerden biri.
Saraya gelirsek… Bahsi geçen saray yalnızca Çavuşesku'nun ofisi ve ikametgahı olarak değil, tüm önemli devlet dairelerini barındırmak üzere planlanmıştı.
Sarayda Senato, Temsilciler Meclisi, üç ayrı müze ve uluslararası bir konferans merkezi bulunuyor. Özetle, yönetimin bütün organlarıyla tek bir noktada toplanması hedeflenmişti. Daha da önemlisi, Çavuşesku öldürüldüğünde ‘sarayın’ inşası tam olarak bitmemişti bile.
Sarayın varlığı/yokluğu ya da ne için kullanıldığına ilişkin tartışmalar yapılabilir. Çavuşesku’nun inşasını başlattığı bu merkezi yönetim kompleksinin bir israf hamlesi olup olmadığı da tartışılabilir. Peki, Çavuşesku’nun ‘kendine yaptırdığı’ iddia edilen bu mekanın inşaatı, neden öldürüldükten sonra, 1997 yılına kadar devam etti? Hatta, sarayın bazı kısımlarının inşası 2010 yılına kadar sürdü.
Bugün aslında ‘parlamento binası’ olarak bilinen yer, henüz inşaatı tam olarak tamamlanmamış bir merkezi yönetim kompleksi olacaktı. Çavuşesku yaşasaydı orayı kişisel sarayı olarak kullanır mıydı, bu asla bilinemeyecek bir şey. Kompleksin bir bölümünü ‘Çavuşesku’nun evi’ olarak adlandıranlar ise, kendisini öldüren darbecilerden başkası değildi.
Bir başka yorum:
“O iş pek senin bildiğin gibi olmadı delikanlı. Elena ile Nikolai helikopterle saraydan kaçmaya çalışıyordu. Pilot Ceausescu'yu indiren askerden yana tavır aldı. Helikopteri tankların olduğu yola indirip bunları askere teslim etti. Ölene kadar 'ben sizin ananızım babanızım' Diye askere Mahkeme'ye yalvardılar. Kaçabilselerdi şimdi Romen halkından çaldıkları serveti Florida'da nasıl ezdiklerini okuyordun.”

Doğrusu: Şimdi… Elena ile Nikolay helikopterle kaçarlarken pilotun darbecilerden yana tavır aldığına ilişkin herhangi bir veri yok. Aksine, darbeciler Çavuşesku ve eşinin kaçtığını öğrendiklerinde helikopterin vurulması yönünde emir verdikleri için helikopter riskli bir seçenek haline geldi. Üstelik, helikopter pilotunun Çavuşesku ve eşini tankların olduğu yola indirdiği bilgisi de doğru değil.
Çiftin yakalanış hikayesi şu şekilde: Helikopterden inen Çavuşesku çifti, yollarına bir süre otostop çekerek devam etti. Çiftin direniş örgütlemek üzere ülkenin Sibiu kentine gitmeye çalıştıkları tahmin ediliyor. (Çünkü Çavuşesku tarafında savaşmakta olan önemli kuvvetler de mevcuttu). Ancak, yolda benzinlerinin bitmesi üzerine sığındıkları evin sahibi tarafından ihbar edildiler.
Çavuşesku çiftini yakalayan askerler, onları iki gün boyunca Boteni kışlasında tuttular. Çiftin ‘kaçmaya çalışacağı’ iddiaları da tam bu dönemde yayıldı. Darbeciler, olası bir kurtarma operasyonuna karşı Çavuşesku çiftinin ‘İran’a ya da Çin’e kaçmış olabileceği’ yönünde yalan haberler yayınladılar. Ancak, Çavuşesku’ya bağlı Sekuritate, yerlerini tespit etti ve kurtarma girişimleri yaşandı. Tabii başarısız oldular. Çavuşesku çiftini alelacele idama götüren nedenlerden biri de, bu kurtarma operasyonları oldu.
Bunun yanında, Çavuşesku çiftinin askerlere “Ben sizin ananızım babanızım” diye yalvardığı iddiası. Sözde ‘yargılama’ sürecinde bırakın bu tür affedilme çabalarını, Çavuşesku da, eşi de, tekrar tekrar söz konusu mahkemeyi tanımadıklarını beyan ettiler. Hatta, kendilerini yargılayanları suçladılar ve kendilerine yöneltilen soruları yanıtlamayacaklarını ilan ettiler. Bütün sorgulamayı şuradan okuyabilirsiniz:
http://www.ceausescu.org/ceausescu_texts/revolution/trial-eng.htm
İdam kararları okunduktan sonra darbeciler Çavuşesku çiftinin ellerini bağlayarak infaza götürdü. Bu esnada da, Elena Çavuşesku, istedikleri gibi ölme haklarının olduğunu, bunu yapmaya haklarının olmadığını, onları 'bir anne gibi yetiştirdiğini' söyledi. İddia edilen tarzda bir 'sızlanmanın' aksine, hesap sorulduğu çok belli. Görüntüleri izlediğinizde zaten göreceksiniz.
Çavuşesku çiftine yöneltilen en ciddi suçlamalardan bir diğeri de, İsviçre bankalarına milyonlarca dolar kaçırdıklarıydı. Tabii ki bu iddia asla kanıtlanamadı. Kanıtlanamadığı gibi, İsviçre makamları da, 29 Mart 1990 tarihinde yaptıkları açıklamada, Çavuşesku'nun bankalarında 400 milyon dolar bulunduğuna ilişkin herhangi bir kanıt olmadığını söylemişti. Yani, özetle bu iddia da yalan.
Haber: https://apnews.com/article/d97750b68e0b475d5f3af7a4f4498b10
Bu arada, Elena Çavuşesku'nun da 'değerli mücevherlerle' yakalandığı söylenmişti, görüntüleri hiçbir zaman yayınlanmadı. Darbeden sonra Çavuşesku'nun 'bin odalı sarayını' görüntüleyen gazeteciler ise, yatak odasında bir yatak ve bir çift pijamadan başka bir şey bulamadı. Bunun üzerine ise çiftin 'Paralı olup zevksiz yaşadıklarından' dem vuruldu. Çavuşesku'ya ait olduğu iddia edilen 'evlerin' içine girildiğinde ise, buraların parti eğitim merkezleri ve konuk evi olarak kullanıldığı ortaya çıkmıştı. Tabii, bu görüntüler zamanında TV'lerde yayınlansa da, daha sonra hızla kaldırıldı.
Bu arada, o dönem yaşanan Çavuşesku karşıtı eylemlerde Associated Press (AP) 11 günde 80 bin kişinin öldüğünü söylemişti. Ancak daha sonra, çatışmalarda 1.104 kişinin öldüğü, 3 bin 321 kişinin ise yaralandığı ortaya çıktı.
Bu arada, 3 saate yakın yargılama sonucunda, Çavuşesku çifti temyiz ya da af isteminde bulunmadı. Hatta, kendilerini yargılayanlar ‘akıl sağlıklarının yerinde olmadığını söylemeleri halinde’ ölümden kurtulma yolunu da açtılar, ancak Çavuşesku ve eşi bunu da kabul etmedi.
Karardan önce, çifti sorgulayan kişi şunları söylemişti:
“Bir hukukçu olarak, sanıkları yargılamak için yasanın getirdiği bütün koşulların yerine getirildiğini düşünüyorum. Bir şeyi imzalasınlar ya da imzalamasınlar, herhangi bir kanıt varsa mahkum edilebilirler. Eğer ruhsal ehliyete sahip olmadıklarını ileri sürselerdi, belki canlarını kurtarmak için belli bir şansları olabilirdi.”1
Bu arada, dönemin Romanya yönetimine karşı yöneltilen eleştirilerden doğru olan tek şey Kürtaj yasağı.
Romanya liderliği, daha önce serbest olan kürtajı, sağlık ve kriminal (ensest, tecavüz gibi) sebepler, fiziksel ya da psikolojik olarak aciz durumdaki kadınlar ile 45 yaş üstü ve en az 4 çocuğu olan kadınlar hariç olmak üzere 1966 yılında yasakladı. Hatta, yasak kapsamına giren türde kürtajı yapan sağlık personellerine önemli yaptırımlar getirildi ve 80'lere gelindiğinde işyerlerinde kadınlara yönelik periyodik muayeneler dayatıldı.2
Romanya yönetiminin tüm gebeliklerin %80’inin kürtajla sonuçlandığı bir ortamda aldığı bu karar son derece yanlıştı. Sayısız kadın gizli kliniklerde kürtaj olmaya çalıştı, hayatını kaybetti ve önemli sağlık problemleri yaşadı. Sonraları bu kararlar gevşetildiğinde ise ülke çapında kürtaj oranı yine arttı.
Burada şu notu eklemek gerekiyor. Romanya yönetiminin kürtaj karşıtı politikaları, 'komünizm eşittir kadınlara kürtaj baskısı' anlatısıyla aktarıldığı halde, kürtaj İngiltere’de 1967’de, ABD’de 1973’te, İtalya’da 1978’te, İspanya’da 1983’te, Hollanda’da 1981’de, Belçika’da 1990’da, Yunanistan’da 1986’da ve İrlanda’da 2019 yılında yasallaştı. Yani kürtaj karşıtlığının hükümetlerle değil, toplumsal sistemle alakası var. Sosyalist yönetimler, kadın meselesi gibi kritik bir mücadele başlığında, çağın ataerkil anlayışından azade değil. Bu, Romanya için de, SSCB için de, kapitalist ABD için de böyle, ki bugün dahi bu sorun gerçek anlamda çözülebilmiş değil.
Bu arada, bu yazıda yer verdiğim yorumlar görece en tartışmaya açık olanları. ‘Çocukları kaynattılar’ gibi bazı abuk sabuk argümanlar da gördüm ancak onları ciddiye almaya bile gerek yok. Başta söylediğim gibi, bu yazıyı gelen iddialara göre güncelleyeceğim, bunun yanında da, geniş bir Romanya özeti yapmak artık farz oldu.
Belli ki, Çavuşesku’yu ‘diktatör’ olarak görenlerin önemli bir kısmı, bu konuya, dönemin Romanya’sı, ya da Çavuşesku’nun başarıları ya da başarısızlıklarıyla nasıl bir liderlik sergilediği gibi konulara henüz gelemeden, çok ilkel bir kavram seti ve bilgi birikimiyle yaklaşıyor.
Çoğunluğun argümanı ‘bir tanıdık’, ‘akraba’, ‘dedesi söylemiş’ ve benzeri söylentiler… ‘Eli kanlı bir diktatörü savunmakla’ itham edildiğim halde, Romanya’yı darbeye götüren sürece ilişkin somut hiçbir şey henüz görmedim. Ne Çavuşesku, ne Papaz Tökeş, ne Ulusal Selamet Cephesi, ne de Macar köylülere dair…
89'a gelindiğinde, 1970’li yıllarda IMF’den alınan 8 milyar dolarlık dış borcun tamamının ödendiği ve 2.6 milyar dolarlık dış ticaret fazlası verilen Romanya’nın neden bir darbe ve renkli devrimle ‘yıkılması gerektiğini’ ülkenin bugününe baktığımızda açık bir şekilde görebiliyoruz.
https://www.marxists.org/turkce/konu/turkiyekom/tkp-is/books/Romanyada%20Karsi%20Devrim_071991.pdf
https://haber.sol.org.tr/gelenek/romanya-cavusesku-ve-kurtaj-yasaklari-reel-sosyalizm-deneyimlerinde-kadin-esitlik-ve#footnote4_c5z7xcn