Büyük Anayurt Savaşı 83 yaşında
Nazi Almanyası, 83 yıl önce bugün, savaş ilan etmeden aniden Sovyetler Birliği'nin tüm batı sınırına saldırdı. Bu tarih aynı zamanda, Sovyetler Birliği'nin Büyük Anayurt Savaşı'nın başlamasının yıl dönümü.
Nazi Almanyası, 22 Haziran 1941'de şafak vakti, Sovyetler Birliği topraklarında ilk büyük saldırılarına başladı. Nazi uçakları, Sovyetler Birliği'nin tüm batı sınırı boyunca 250-300 kilometre derinliğe kadar havaalanlarını, tren istasyonlarını, deniz üslerini ve şehirleri bombalamaya başladı.
Anayurt Savaşı tanımı (Bazı yerlerde Vatanseverlik Savaşı olarak da geçiyor) ilk olarak, 22 Haziran 1941'de dönemin Dışişleri Komiseri Molotov'un savaşı ilan ettiği radyo konuşmasında kullanılmıştı:
“Bir zamanlar halkımız, Napolyon'un Rusya seferine Anayurt Savaşı ile karşılık verdi, Napolyon yenildi ve çöküş noktasına geldi.
Aynı şey, ülkemize karşı yeni bir kampanya ilan eden kibirli Hitler'in de başına gelecek.
Kızılordu ve tüm halkımız bir kez daha Anavatan için, onur için, özgürlük için muzaffer bir vatanseverlik savaşı yürütecek. Davamız haklı. Düşman yenilecek. Zafer bizim olacak."
Bu tarih, 13 Temmuz 1992 tarihli kararnameye göre ‘22 Haziran Anma ve Keder Günü’ olarak takvime alındı.
İnsanlık tarihinin en büyük çatışmalarından biri olan bu savaş, aynı zamanda çeşitli uluslardan milyonlarca Sovyet vatandaşının cesareti ve fedakarlığıyla yazılan destansı bir öykü. Ancak, bugün savaşın yeni bir formda hala devam ettiğini görmeliyiz.
Nazi Almanyası ve Sovyetler Birliği artık tarih olmuş olabilir. Ancak ideolojik bir temele sahip olan aynı saflaşma ve çatışma devam ediyor.
NATO'nun genişlemesi ve etki alanının büyümesiyle birlikte, Batı dünyasının Sovyetler Birliği'ne karşı sürdürdüğü savaşın bilindik anlamda büyük cephelerde değil, sağcılaştırılan, kaynakları sömürüye açılan Ukrayna, kültürel önyargılar, ekonomik yaptırımlar ve lokal çatışma cephelerinde devam ettiğini görüyoruz.
Batı'nın Sovyetler Birliği'nin yerini alan düşmanı, yıkılmasına rağmen yıkılması yeterli görülmeyen Sovyet sonrası Rusya’dır. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra, Batı zafer elde etmiş gibi göründü. Ancak, bu zafer, kendisini dünyaya tek kutup olarak dayatan bir hegemonyanın doğuşuna yol açtı.
‘Sovyet tehdidi’ anlatısıyla kurulan NATO, genişleme konseptiyle Batı'nın egemenliğini pekiştirmek için kullandığı bir araç haline geldi. Doğu Avrupa ülkelerine yönelik etkinlikler, Nazizmin hortlatılması ve Batı'nın etkisi altına girilmesi, emperyalizmin Sovyetler Birliği'nin eski müttefiklerine yönelik politikalarını hatırlatıyor.
Kolektif Batı'nın NATO önderliğinde genişlemesi, Sovyetler Birliği'ni tarihten silmenin ve ideolojik mirasını yok etmenin yeni bir yolu. Bugün, 'özgürlük ve demokrasi' adı altında Batı, dünyanın geri kalanına kendi savaş ve yıkım götürüyor ve ‘tek hakim’ konumunu sürdürmeye çalışıyor.
Bu, 1941’de Sovyet Büyük Anayurt Savaşı'nın başından beri süregelen bir tutum.